REKREASYON

08.05.2010 06:08

 

REKREASYON
 

Son yıllarda Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulları bünyesinde “rekreasyon” bölümleri açılmaya başladı. Üniversitelerin bünyesinde dört yıllık eğitim veren rekreasyon bölümlerinin sayısı bu günlerde beşe ulaştı. Halen Anadolu, Hacettepe, Kırıkkale, Kocaeli, Muğla Üniversitesi bünyesindeki “rekreasyon” bölümlerine öğrenci kabul ediliyor.

Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulları bünyesinde faaliyet gösteriyor olmalarına karşılık rekreasyon bölümleri mezunlarının ağırlıklı istihdam alanlarının turizm sektörü olduğu anlaşılıyor. Rekreasyon bölümlerinin amacı, bazı yüksekokulların web sayfalarında “…mezunların dört yıllık eğitim ile turistik yörelerimizde spor animatörlüğü, özel kulüp ve kuruluşlarda çeşitli spor branşlarına yönelik ve idarecilik yapmak…” şeklinde belirtiliyor.

Bu yazıda, rekreasyon bölümlerinin turizm ve otelcilikle ilgisi tartışılır yüksekokullar bünyesinde açılmaya başlanmasının sakıncaları ve sonuçları üzerinde durmak istiyorum.

Konuyla ilgili görüşlerimi, geçtiğimiz yıllarda Gazi Üniversitesi’nde konuyla ilgili olarak gerçekleştirilen bir sempozyumda katıldığın panelde açıklamıştım. Bu yazıda yer alan görüşlerim, başlangıçta, sempozyuma katılan panelist ve dinleyiciler arasından sert denilebilecek tepki almıştı. Ancak, konuyla ilgili sorulara verdiğim yanıtlar sonrasında tepkilerin ortadan kalktığına tanık olmuştum.

Bilindiği üzere, Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulları’nda, esas itibariyle, “beden eğitimi ve spor alanında verimli sistemlerin tasarlanması, nitelikli eleman yetiştirilmesi, gelişen spor teknolojisi olanaklarının tanıtılması, ülke genelinde beden eğitimi ve sporun gelişmesi” amaçlanıyor. Zaten, bölümleri incelendiğinde bu amaç açıkça ortaya çıkıyor. Antrenörlük, Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği ve Spor Yöneticiliği bölümleri, pek çok ilgili okulun bünyesinde bulunuyor.

Bu bölümlerin yanı sıra, “rekreasyon” bölümünün de açılmasının, Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokullarının kuruluş amacıyla örtüşmediğini düşünenler arasında yer alıyorum. Konuyla ilk çekincem de buradan kaynaklanmaktadır.

İkinci olarak, söz konusu yüksekokullar bünyesinde açılan rekreasyon bölümlerinde, turizm ve otelcilikle ilgili bazı derslerin de okutulduğu gözleniyor. Tabii burada önemli olan nokta, turizm ve otelcilikle ilgili derslerin önemli oranda alanla ilgili bilgisi, ya çok sınırlı ya da hiç olmayan kişilerce veriliyor olmasıdır.  Öte yandan, turizm sektöründe çalışmaları öngörülmesine karşılık, sektöre yönelik derslerin müfredatlarda, ya hiç ya da yeterli sayıda ve içerikte yer almadığı da anlaşılıyor. Örneğin, mezunların otellerde animatörlük yapmaları öngörülürken, turizm sektörünün işleyişi, örneğin otellerin, tatil köylerinin yönetimi, organizasyonu, pazarlanması, müşteri ilişkileri, halkla ilişkiler, vb. konuları içeren derslere yeterince yer verilmediği gözleniyor.

Bu çekincelere başkaları da eklenebilir. Bu konular bile, turizm ve otelcilik eğitiminde iki başlılığın ortaya çıkmaya başladığını ortaya koyması bakımından önemlidir. Zira, şimdiye kadar Türkiye’de turizm ve otelcilik eğitimi, idari bilimlere bağlı olarak ve daha da önemlisi sosyal bilimlerle ilgili kurumlarda açılmıştı. Şimdi, sosyal bilimlerle ilgili konuların, teknik uygulamaların ağırlıklı olduğu bir yüksekokulda okutulmaya başlandığı görülüyor.

Bu konuda yapılabileceklere ilişkin önerilerimiz şu şekilde özetlenebilir:

İlk olarak, turizm ve otelcilik programları ile rekreasyon bölümleri arasında işbirliği olanaklarının geliştirilmesi gerekmektedir. Bu amaçla, özellikle mesleki ve sektörel bilgiye dayalı derslerin konusunda bilgili ve deneyimli olan akademisyenlerce okutulması yerinde olacaktır.

İkinci olarak, rekreasyon bölümlerinin bu haliyle Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulları bünyesinde faaliyet göstermesinin doğru sonuçlar vereceği kuşkuludur ve bu okulların kuruluş amaçlarına ters düşmektedir. Bu sorunun rekreasyon bölümlerin sayısının daha artmasından önce giderilmesinde yarar bulunmaktadır.

Bu amaçla, rekreasyon bölümlerinin turizm ve otelcilik programları bünyesine alınması, bir yolu çözüm olarak ortaya atılabilir. Ayrıca, bünyesinde yeterli öğretim elemanının bulunduğu üniversitelerde rekreasyon bölümlerinin de dahil olduğu daha kapsamlı akademik turizm programlarının kurulması yoluna da gidilebilir.